Karahasanlılarda Halk Hekimliği

HALK HEKİMLİĞİ                                                   

Bilimsel tıbbi tedavi yöntemlerin henüz yaygınlaşmadığı dönemlerde Karahasanlı camiası insan ve hayvan hastalıklarını Anadolu’daki diğer topluluklar gibi zaman içinde buldukları tedavi yöntemleriyle iyileştirmeye çalışmışlardır. Tedaviler sırasında doğadaki bitki ve maddelerden yararlanılmıştır. Bu tedavi yöntemlerinden bazıları tıp biliminin ilerlemesiyle terk edilirken, bir kısım uygulamalar günümüzde halen devam etmektedir.

Bir diğer tedavi yeri de ocaklardır. Ocak: Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile demektir (TDK Türkçe Sözlüğü). Ocaklarda genellikle geçmeyen yaralar, yılancık, nazar değmesi ve sarılık gibi hastalıklar tedavi ediliyordu. Karahasanlılardaki Ocak, Dosto gile aittir. Günümüzde işlevini yitiren bu ocak, Şeyh Musa Herdi (Hervi) ocağına bağlıydı.

Geçmişte uygulanan ve günümüzde halen uygulanmakta olan Halk hekimliği yöntemlerini, hem insanlar için, hem de hayvanlar için uygulanan yöntemler olarak incelemek gerekir.

A)   İnsanlar İçin Uygulanan Tedavi Yöntemleri:

  • Sarılık tedavisi için, iki kaşın arasından kan akıtılır ve buraya sarımsak dövülerek sarılır.

  • Bebeklerde görülen sarılık hastalığını tedavi etmek için, uyurken bebeğin üzerine sarı yemeni örtülür.

  • Yüksekten düşme veya ağır kaldırma sonucu pöçük kemiğinde rahatsızlık hisseden kişiye veya hamile kalamayan kadınların pöçüğü çekilir. Bu yöntemle rahatsız olan kişi, yatırılarak, eğildiği-düştüğü iddia edilen pöçük kemiği, parmak yardımıyla tekrar kaldırılır. Tedavi sonunda ağrıyan bölgeye bazen karasakız bazen de yakı vurulur. Bu uygulamayı ehil olan insanlar yapar.

  • Ağrıyan ve sızlayan yerlere papatya (Koyungözü) ezilerek sarılır.

  • Baş ağrısında, alına ve başın ağrıyan kısmına patates dilimleri sarılır.

  • Karın ağrılarında hastaya ebegümeci suyu içirilir.

  • Yaralanma sonucu kanayan yere tütün ya da çaput yakılıp yara üzerine basılır.

  • Yanıklara süt yüzü sürülür.

  • Kırık ve çıkıklarda, varsa önce yaralar tedavi edilir. Daha sonra koyun veya keçilerin işkembe zarı ile sargıya alınır. Bu uygulamayı camiada Delibaş Mısto uzun süre sürdürmüş, onun ölümünden sonra oğlu Hüseyin EDİZER bu geleneği devam ettirmiştir. Onun ölümünden sonra bu uygulama terk edilmeye yüz tutmuştur.

  • Vücutta çıkan çıbanların üzerine lokum ya da arpa unundan yapılan lapa sarılır. Çıbanların olgunlaşıp, patlaması için de ateşte haşlanan baş soğan sarılır.

  • Mayasıl (Hemoroid) hastalarına kirpi eti yedirilir.

  • El çatlaklarına kına ya da karasakız sürülür.

  • Ağrıyan bel ve bacaklara koyun postu sarılır.

  • Kanlı egzama, sızılar ve çıbanlar için hastalıklı bölge sülüğe emzirilerek tedavi edilir.

  • Arpacığa (itdirseği) dövülmüş sarımsak sürülür.

  • Vücutta egzema (demreğu) olan kısmın çevresi kopya kalemle halka içine alınır. Egzema, sulanan, kabuklanan ve aşırı kaşıntı yapan bir cilt rahatsızlığıdır. Bu rahatsızlıkla karşılaşan insanlar genellikle tedavi için “ocak”a giderler. Ocakta rahatsız olan bölge üç Cuma üst üste etrafı bıçakla çizilerek, üzerine tükürülür.

  • Sinil, el ve parmak başta olmak üzere vücudun değişik yerlerinde çıkan bir hastalıktır. Sinil de derma gibi Cuma günleri tedavi edilir. Vücuttaki sinil ocak olarak kabul edilen kişi tarafından okunan bir iplik parçasıyla bağlanarak boğulur. Bu iplik okunmuş bir ipliktir. Bağlanarak boğulan sinil iki, üç gün içinde kendiliğinden kaybolur.

  • Yılancık hastalığını teşhis etmek için “yılancık taşı” hastalıklı kısmın üzerine konur, şayet taş tutarsa yılancık olduğu anlaşılır.

  • Karın ağrısı için, ıhlamur ve kekik kaynatılıp hastaya içirilir.

  • Uyuz hastalarına; kül suyu ve katran karıştırılarak sürülür.

  • Köpek ısırdığında, ısıran köpeğin tüyü alınır yaranın üzerine basılır.

  • Yanlış kaynayan kırıkları çözmek için kırığın üzerine alabalık konulur.

  • Bacaklarında sızı olan insanlara sarımsakla tuz karıştırılıp dövülür. Sızılı olan yere sarılır. Sarılan kısımlardan sarı bir sıvı akıtılır. Hasta bu şekilde rahatlar.

  • Değnik olan çocukların iman tahtasının uç kısmının hemen üstü ile boynu iyice ısıtılmış dikiş iğnesiyle dağlanırsa, çocuk iyileşir. Camiada bu tedaviyi genellikle merhum Zebey BİNİŞ yapardı.

  • Ağrıyan dişe tuz basılır.

  • Çatlayan yanıklara süt yüzü veya yoğurt sürülür.

  • Arı sokmasında, sokulan bölge sarımsaklı yoğurt sürülür.

  • Kulak ağrısında, ağrıyan kulağa anne sütü sağılır.

  • Göbeği kesilen çocuğun göbeğine katran sürülür.

  • İncinen veya burkulan bölge, usturayla biraz derin çizilerek pis kan dışarı çıkarılır.

  • Diz ağrısında veya romatizmal ağrılarda ağrıyan bölgeye papatya ezilerek sarılır, ısırgan otu kaynatılarak suyu içirilir.

  • Genellikle ağır bir yük kaldırınca meydana gelen ve çok sancılı olan göbek düşmesini tedavi etmek için, sabunlu su ile hastanın karın bölgesi ovularak göbeğin yerine gelmesi sağlanır. Camiada bu tedaviyi genellikle merhum Zebey BİNİŞ yapardı.

  • Böbrek taşının düşürülmesi için maydanoz yenir.

  • Nazardan korunmak için üzellik tütsülenir,

 B)   Hayvanlar için kullanılan Tedavi  Yöntemleri: 

  • Ot ve benzeri yiyeceklerin dokunması durumunda hayvana ekşi ayran içirilir. Ya da karın şişliğini indirmek için sabunlu su içirilir; kulağından kan alınır.

  • At ve eşek gibi tek tırnaklı hayvanların bacaklarında “indirme” olduğu zaman beziryağı karabiberle karıştırılırarak, hayvanın ön bacaklarının oynak yerlerine sürülür. Aynı ilaç, öküzlerin hamlamasında da kullanılır. Ayrıca bu hamı almak için “tuzlu çor” yapılıp sürülür.

  • Hayvanlar “çon” ve sakağı (öksürük) olduğu zaman, saman ile su kaynatılır, bir torbaya konur. Hayvanın burnuna saman buharı çektirilir, ayrıca kaynatılan bu saman sırtına da sarılır. Kuyruk altından kan alınır. Bu uygulama yapılmadan önce hayvanın  sırt derisinin üzerine el sürülür. Şayet deri gıcırdarsa, hayvanın kurtulma şansı olmadığına kanaat getirilir.

  • Dabak (tabak) hastalığı için, ezilip toz haline getirilen göztaşı, sulandırılarak bir eriyik oluşturulur. Hayvanın ayakları bu eriyiğin içine sokulur ve bekletilmeden geri çekilir. Böylece hayvan tedavi edilir.

  • Hayvanların kurt tarafından yaralanmasında tetire (tetere) otu kaynatılarak yaraya sarılır. Ancak yemek borusu zedelenmiş hayvanın tedavisi mümkün değildir.

  • Boynuz diplerinde kurtların oluşması hayvanların delirmesine neden olur. Bu hastalık genelde küçükbaş hayvanlarda görülür. Bunu önlemek için bahar aylarında hayvanların ilaçlanması gerekir. Deliren hayvanın kurtulma şansı yoktur.

  • Keçiler ve oğlaklar diken yediği zaman ağızları yara olur. Bu yaralar kızdırılmış demir çubukla veya yakılan yaş ağaç dalıyla dağlanır. Bu yaralara karasakız da sürülür.

  • Saman yiyemeyen at ve eşeklerde “artık diş” diye bir diş çıkar. Bu diş kırılarak, hayvanın saman yemesi sağlanır.

  • Eşek ve atların damaklarında şişlik olur, saman yiyemezler. Buna “en” denir. Damaklardaki bu şişlik bıçakla kesilince hayvan yemini yemeye başlar.

  • Karnı şişen hayvanlara sabunlu su içirilir veya koşturulur.

  • Koşum sonunda boynu şişen öküzlerin şiş yerlerine tereyağı sürülerek, sarılır. Hayvanların boyun şişmesine, yeşil çimen ve kil de sarılır.

  • Atın arka bacaklarında “inme” olduğu zaman kasık arası damarları kesilir. Bacaklarının üst tarafı bağlanarak alt taraftaki kirli kan akıtılır.

  • Atın kuyruk kılları dökülüyorsa bunun sebebi kuyrukta bulunan kirli kandır. İyileştirmek için kuyruktaki kirli kan akıtılır.

  • Hayvanların yüzlerinde veya boğaz altlarında “köten” adı verilen şişkinlikler meydana gelirse şişlik delinir, içindeki iltihap akıtılır ve yaranın ağzı kızgın bir demir parçasıyla dağlanır.

Yararlanılan Kaynaklar:
AYKAÇ, Mehmet Öğr. Gör. GOP Reşadiye MYO htp://rmyo.gop.edu.tr
ÖDEN, Utku Mehmet, Türk Halk Hekimliğinde Ocaklık Geleneği http://hareketdergisi.com
http://www.derbent66.com/derbent66/default.asp?derbent=halkhekimligi

Yazar Hakkında
Ali Gültekin Biniş, 1956 yılında Elbistan’ın Türkören Köyünde doğdu. İlkokulu Türkören Köyünde, Ortaokulu Elbistan’da, Liseyi de Tokat’ta okudu. Ardından sırasıyla; Tokat Eğitim Enstitüsü’nde, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Genel Türk Tarihi Bölümü’nde, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisat Bölümü’nde, Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü’nde toplam 17 sene öğrenim gördü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Genel Türk Tarihi ve SBF Kamu Yönetimi Bölümlerine ait lisans diplomaları bulunmaktadır.

Ali Gültekin Biniş, ağırlıklı olarak, Maraş ve civarına ait tarih araştırmaları yapmaktadır. 2010 yılında yayınlanan, Karahasanlılar, 2013 yılında yayınlanan Karahasanlıların Soyağacı, 2017 yılında yayınlanan Buhanililer ve yine 2017 yılında yayınlanan Maraş Yöresindeki Şamlular adlı dört araştırma kitabı bulunmaktadır. Ayrıca, Bulutlar Kan Ağlıyordu isimli bir romanı bulunan yazarın, çeşitli web sitelerinde, gazetelerde ve dergilerde yayınlanmış makale ve şiirlerine sahiptir.
Scroll to Top